SÖYLESI/ Interview:
RABOBANK KUZEY KENNEMERLAND CEO’SU EKONOMIST UGUR PEKDEMIR:
“Herseyden önce insanim ve yasamda bir davam var.”
Yazan: Figen Aslan, Tarih: Haziran 2012
Sizinle bu ay bir basarinin perde arkasini paylasacagim. Konugum, Hollanda’nin en basarili üst düzey Türkiye kökenli yöneticilerinden Rabobank Kuzey Kennemerland Bölgesi CEO’su Ekonomist Ugur Pekdemir. Bu bölgedeki 9 bankayi yönetiyor ve 250 çalisani var.
Biz basinda çalisanlar Hollanda ve Türkiye’deki ekonomik gelismelerle ilgili yillarca O’nun uzman görüsüne basvurduk. Güçlü analizleri ile her zaman bizleri dogru yönlendirdi. Bu söylesi de ise karsimda karizmatik, bilgili, konusunda uzman, mütevazi ve basarili bir yönetici olarak oturuyor. Ancak, biz kendisinin basarilarini hayranlikla izlerken, O öylesine bu basarilari içsellestirmis ki basarilari ile ilgili yönelttigim sorulara ‘dogru aslinda bu da bir basari degil mi hiç böyle düsünmemistim. Ben hiç nasil basarili olurum diye basari pesinde kosmadim’ diyor kendinden emin bir edayla…
Pandora: Hollanda’da bir yabanci olarak en üst düzey yönetici konumdasiniz. Bu pozisyona gelme sürecinizi anlatir misiniz?
Ugur Pekdemir: Tabii ki, kamuoyu beni daha çok Ekonomist kimligimle ve TANNET (Hollanda Türk Uzmanlar ve Akademisyenler Birligi) eski Baskani olarak taniyor. Kariyerimi özetlersek Tilburg Üniversitesi’nde Ekonomi Master’i, Nothern Colorado Universitesinde Ekonomie ve Filosofie (USA) ve Hollanda da basari li üst düzey kamu yöneticisi yetistiren NSOB’ te Post Doktora’mi yaptim. is hayatima ise kamu sektörüne danismanlik veren bir büroda basladim. Tilbug Belediyesi’nde gelen bir teklise belediye de önce Tilburg belediyesi Nüfus ve Vatandaslik Bölümü Müdürü ardindan Genel Müdür olarak çalismaya basladim. Bana bagli olarak 400 kisi çalisiyordu dolayisiyla o dönem çok büyük deneyimler edindim.
Pandora: Bir çok ülkede model gösterilen Tilburg modelini (New Public Management) ve sizin bu modelin uygulanmasindaki basarinizi atlamaliyim, lütfen. Bu da büyük bir basari örnegi (gülüsüyoruz).
Ugur Pekdemir: Dogru, Tilburg Modeli (New Public Management) basta Almanya olmak üzere dünyanin bir çok ülkesinde yeni kamu yönetimi modeli olarak örnek teskil ediyor
ve uygulaniyor. Bu model devlet sektörünün özel bir isletme anlayisi ile çalisarak daha seffaf ve verimli çalismasini sagliyor. Benim de Hollanda’da uygulanmasinda öncülük yaptigim bu yeni kamu yönetimi modeli Hollanda’da Tilburg Belediyesi’nde hayata geçirildi ve o dönem Tilburg Belediyesi Hollanda’da tek kar yapan belediye oldu.
Pandora: Yaklasik üç yildir Rabobank Kuzey Kennemerland Bölgesi CEO ‘sunuz. Rabobank’ la tanismaniz nasil oldu?
Ugur Pekdemir: Rabobank kariyerime önce ”interim” yönetici olarak basladim ve 1.5 yil içerisinde 9 bankanin CEO’su olarak atandim. Basinda da yer aldigi gibi, Rabobank tarihinde bir yöneticinin bu kadar kisa dönemde bu konuma atanan ilk kisiyim. Rabobank Kuzey Kennemerland da 9 bankanin basindayim ve kadromda 250 çalisanim var. Bu bölgede ‘özel bankaciligi’ gelistiriyoruz. Ayrica, 2012 yili Birlesmis Milletler Kooperatifçilik Yili. Bu sene bu kapsamda inisiyatiser gelistiren Hollandali CEO’lardan olusan çalisma gurubunun da baskanligini yürütüyorum. Küresel sorunlarla ilgili düsünceler ve çözümler üzerinde fikirler gelistiriyoruz.
Pandora: Bu arada Rabobank bir süredir Türkiye ye girmek istiyor. Bu adimi nasil buluyorsunuz? Bu süreç hangi asama da?
Ugur Pekdemir: Rabobank ‘in Türkiye pazarina girme adimini çok dogru buluyorum. Henüz devam eden bir süreç ancak bu sürecin bir an önce sonuca ulasmasi iki taraf için de çok faydali olur görüsündeyim. Çünkü Rabobank dünyanin en güçlü finansal güce sahip özel bankalari arasinda. Hem, Rabobank’ in bir kooperatif bankasi olmasi, double AA’ ye sahip olmasi, bankacilik deneyimi, güçlü sermayesi, uluslararasiaga sahip olan bir banka olmasi ve daha da önemlisi tarim uzmanligi olan bir banka olmasi açisindan Türkiye gibi gelisen ve tarim ülkesi bir ülkeye büyük arti deger katacagi düsüncesindeyim. Rabobank için de Türkiye çok iyi bir Pazar tabi ki. Ayrica, Rabobank kooperatif bankasi olmasindan dolayi bilgiyi ve tecrübeyi paylasan, açlik, küresel isinma gibi küresel sorunlar üzerinde düsünen strateji gelistiren öncülük eden sosyal sorumlulugu ilke edinmis bir banka. Rabobank’in bilgi paylasimini söyle ifade edebilirim. Örnegin, Rabobank’in Türkiye’ye girmesi durumunda Dünya’da ki son tarim alanindaki teknoloji Hollanda, Avustralya ve Amerika’daki çiftçilerle paylasildigi gibi Türkiye’ de Anadolu’ da ki bir çiftçiyle de paylasilacak.
Tabii bir de bir bankanin finansal gücü de çok önemli. Dünya’da ve Avrupa’da da bir çok banka bu son krizden etkilenirken Rabobank bu krizden az etkilenmistir. Bunda kooperatif
bankasi olmasindan dolayi borsa da hisselerinin bulunmamasi da etken tabii ki. Rabobank küresel krizi kendi finansal gücü ile atlatirken, Hollanda hükümeti, küresel krizinin ardindan mali kriz içindeki Fortis ve ING bankalarina milyar avroluk devlet destegi sagladi. Türkiye bankacilik sektörü de 2001 yilinda büyük bir kriz atlatti. Ancak, o dönem sonrasi alinan dogru ekonomik önlemlerden dolayi bu son kriz de diger dünya bankalari kadar etkilenmemistir. fiu anda OECD verilerine göre Türkiye bankalari istikrarli görünüyor. Yine bu açidan da baktigimizda da Rabobank’ in Türkiye adiminin çok dogru oldugunu görüyorum.
Pandora: Hollanda da hala bir önyarginin oldugundan yola çikarsak yillardir üstlendiginiz bu üst düzey görev Hollandali lar tarafindan nasil karsilandi?
Ugur Pekdemir: Tabii ki önce sasiriyorlar ama söyle geriye dönüp baktigimda çok negatif bir anim yok. Fakat Rabobank Denetim Kurulu Komisyonu Kuzey Kennemerland Bölgesine
atanmam öncesi benimle görüstü ve dedi ki ‘Ugur bu bölge çok zengin Hollandalilarin oldugu bir bölge senin yabanci olman gündeme gelebilir. Bu durumu nasil karsilarsin’. Bende ‘ben kendime güveniyorum ben bölgedeki etnik dagilima bakmam. Uyumun iki tarasi oldugunu düsünüyorum. Yillardir bu toplumun tartistigi entegrasyondan ziyade ‘intercreatie’ ye inaniyorum. Yani iki gerçekle yasamak kavrami benim yasam felsefem. Kendi kimligimi yok sayarak degil’ dedim. Hem deyim yerindeyse ‘bir agaç ne kadar köklüyse rüzgara o kadar dayanir’ degil mi? Benim iki kültürün sentezi ile büyümem beni liderligimi de farkli kiliyor. Rabobank yönetimi, kadrom ve bölgedeki müsterilerimiz benden memnun. Demekki kendinize güvenmeniz durumunda bilginin, dürüstlügün ve basarinin rengi ve etnik kökeni olmuyor. insanlar zamanla sizi oldugunuz gibi kabul etmeyi ögreniyor.
Pandora: Benim de Hollanda’ya isçi çocugu olarak gelis, üniversite egitimi, is hayati gibi sizinle ortak bir hikayem var. ‘Basarinin hiç pesinden kosmadim’ diyorsunuz ama bu basari
niz tesadüf mü? Yoksa bilinçalti ‘göçün çocuklari’ olmamiz bu yolu yürürken veya mücadele ederken bizleri tetiklemismidir ?
Ugur Pekdemir: Tabi ki egitim, çevre, kisilik lider konumuna gelmek için önemli etken ancak ben de kesinlikle ‘göçün çocuklari’ olmak ve bu basarilar arasinda bir iliski oldugunu düsünüyorum. Çünkü bazen bilinçaltimizda kaydettigimiz anilar olur. Ama bu anilarin veya sözlerin yasamimizda bize bir misyon yükledigini bilmeyiz. Yillar sonra bir olay yasariz ve anlariz ki hafizamizda yer edinmis bu anilar megerse yasamimiza yön vermis. Babam ben 11 yaslarimdayken Ankara’dan bizi Hollanda’ya getirdi. Ne kadar sosyal bir çocuk olsamda baska bir toplumda ‘bir yabanci oldugumu anlamam çok geç olmadi. Ben aslinda genç yaslarindayken okumaya çok hevesli degildim. Hiç unutmam babam beni görmem için isyerine götürmüstü. Maskesini takip tulumunu giydi. Babamin böyle bir ortamda çalistigini hiç hayal etmemistim. Onu böyle görmek beni çok etkilemisti. O an gelecegimle ilgili baska bir seçenek var miydi acaba diye düsünmüstüm. Yine, 80’li yillarin baslarinda, on üç, on dört yaslarindayim. Uçuslar çok pahali oldugu için terenle Türkiye’ye gidiyoruz.
O dönemlerde gümrüge gelen Avrupali Türklerden para veya rüsvet aldiklari bir dönemdi. Bir gümrük memuru babamdan rüsvet istedi. Babam vermedi. Onun üzerine bizim bavullari indirdiler ve didik didik aradilar. Babam ‘bunlarin böyle yapma hakki yok. Biz rüsvet verirsek bunlar bunu kendilerine hak bilir diye isyan ediyordu’. Biz de O’nun bu haksiz talebe ve sisteme karsi direnisini izlerken babam ani bir sekilde yanima geldi ve dedi ki: ‘Oglum oku ve bu gibi adamlara sakin firsat verme, tamam mi’. Babamin bakisi, kizginligi, adaletsizlige karsi isyani ve kafa kaldirisi hiç aklimdan çikmaz. Sanki babam O an benim bilinçaltima bir misyon yüklemisti. Babami geçen yil kaybettigimizde anladim ki basarim bir tesadüf degildi. Basarimin ardinda babamin ‘oglum oku’ sözü, lider kisiligimin içerisindeyse babamin haksizliga baskaldirisi ve yasamdaki durusu da vardi.
Pandora: Çok duygu yüklü bir anlatim. Böyle bir geçmis, bu anilar ve kisiliginizin toplami sizi nasil bir yönetici yapti?
Ugur Pekdemir: Güzel bir soru. Sizinle paylastigim anilarim, geçmisim bir yabanci olarak bu kültürde varolus kavgam ve tabiî ki benim birlesimimin toplaminda Otantik bir lider ortaya çikmali degil mi?. Evet ben otantik bir yöneticiyim. Kendime benziyorum, daha dogrusu kendimim. Yasamdaki durusum yöneticiligime de yansiyor. Yalnizca para kazanmak
ve statü için yasamiyorum. Benim yasamda bir davam var veya Martin Luther King’ in dedigi gibi ‘bir rüyam var’. Bir yönetici olarak ta öncelikle iyi bir insanim, isverenime ve çalisanina karsi seffaf ve paylasimci, aklin yani sira merhamet duygusu nu da içinde barindiran, tutkulariyla hareket eden, haksizliga karsi duran, çalisanlarinin bilgisine güvenen ve motive eden ve her seyden önemlisi bilgisini paylasan bir yöneticiyim. Ne güzel söylemis Mevlana ‘bir mum diger bir mumu tutusturmakla isigindan bir sey kaybetmez. Üstelik etraf daha da aydinlanir’ diye. insan bilgisini paylasmaktan korkmamali degil mi? Ben de korkmuyorum, paylasiyorum. Beni iyi bir yönetici yapan etkenlerden birisi de bu olsa gerek.
Pandora: Bu keyifli söylesisi bu güzel sözle bitireyim öyleyse. Tesekkür ederim.
Leave feedback about this